Bugun...



Prof.Dr.Ali Seyyar'ın Kaleminden

Rahmetli Annem

facebook-paylas
Tarih: 16-05-2021 18:05

Prof.Dr.Ali Seyyar'ın Kaleminden

Prof. Dr. Ali Seyyar

Unutamadığımız güzel hatıralar, ruh dünyamızı canlı tutar, içimizi ısıtır. Ama geçmişe özlem duygusu ve yaşanmışları yeniden yaşama imkânından mahrum olmanın gerçekliği karşısında hatıralar aynı zamanda içimizi parçalar. Karmaşık ve belki de birbirine zıt iki farklı duygu. Kötü hatırlarımız da vardır elbette. Dillendirmeye utandığımız anılar. Ama ne var ki geçmişe ait günah kokan eylemlerimizi unutmak isteriz. İçimizi halen yaralayan acı hatıralarımız da bizi halen tâkip edebilir. Sevdiğimiz insanları artık aramızda görememenin hüznü mesela. İnsanı garip kılan anne kaybı ise hafızımıza en derin yerleşenlerdendir. Anne şefkatini artık hissedememenin hüznü, bütün ruhunuzu kaplar. Ben de bu hüznüme bir teselli olsun diye annemi aşağıdaki hatıralarla dualarımı da katarak, anar dururum…

Acılarını Gizleyen Annem

Almanya’da üniversite öğrencisiyim… ara tatillerde bir fabrikada çalışmak zorundaydım… ama bir hafta geçmedeki küçük bir iş kazası geçirdim…hastanede ezilen parmağıma ilk tıbbî müdahalede bulunuldu…sargı bezi ile kapalı parmağımla eve erkenden geldiğimi gören annem, şaşkın bakışlarıyla “ne oldu?” diye sordu, durumu anlattıktan sonra “geçmiş olsun, geçer inşallah” dedi ve başka bir şey söylemeden sırtını döndü ve bulaşıkları yıkamaya devam etti… ama fark ettim, içinden bu hâlime derinden üzülmüştü ve gözünden akan yaşlarını gizlemek için, sanki bir şey yokmuşçasına işine devam etti… Benim çileli annem, acısını göstermemek gayesiyle sevgisini bana bu şekilde yansıtmıştı… annem tarafından içtenlikle sevildiğimi hissetmek, bana güven veriyordu…

Annemin Kızması Dahî Bana Sevimli Gelirdi

Anne evlat münasebetinde bu sevilme duygusunu ben hep ön plânda tuttum… bir keresinde neye kızdığını, neye üzüldüğünü hatırlamıyorum… belki de beni mülayim bulmuş olacak ki çaresizlik içinde bütün serzenişlerini üst üstte bana yöneltti… ben de kendisine “anneciğim içinde ne varsa dök, ben sana kırılmam” diyerek boynuna sarıldım… çünkü gerçekte annem bana değil, içinde bulunduğu duruma tepki gösteriyordu… en azından ben öyle görmek istiyordum… Nitekim benim bu teslimiyetçi davranışıma karşı annem hemen yumuşadı ve çok duygulandı ve “biricik evladım, iyisin ki varsın…” gibi taltif edici sözler söyleme ihtiyacı duydu…

Hastalıkların Günahlara Kefaret Olduğunun Şuuruna Varan Annem

Benim rahmetli annem yaşlılık halinde birçok sağlık sorunu yaşadı. Almanya’dan emekli olup benimle beraber olmak için Türkiye’ye geldi ama sağlığı da bozulmaya başladı. Götürmediğim doktor kalmadı desem abartmış olmam… ama bir türlü sancısız bir gün dahî geçiremiyordu…en sonunda “tedavi için Almanya’ya gideceğim” dedi. Ben de kendisine bu süreçte manevî teselli olsun diye hep hastalık, günah, sevap bağlamında bazı telkinlerde bulunmuştum. Meğer annem, söylediklerimi “ben çok mu günah işledim de bütün bu acıları yaşıyorum?” şeklinde algılamış ama bunu bana hissettirmemişti. Daha sonra bana bunu kendisi itiraf etti. Meğerse Almanya’da da ağabeyim onu birçok hekime götürmüş ama yine bir rahatlatıcı sonuç alamamıştı. Bunun üzerine anneciğim, söylediklerimi hatırlamış ve içinden şöyle geçirmiş: “Allah’ım, hiçbir hekim, sancılarımı dindiremiyor, yoksa Ali’nin dediği doğru mu? Ben en iyisi hastalıklarımın günahlarıma kefaret olduğuna tam inananayım ve Allah’ıma dua edeyim: Allah’ım! Mademki çektiğim bu ıstıraplar günahlarımın silinmesine vesile oluyor, o halde ben de bunları çekmeye razıyım. Yeter ki Sen benden razı ol.” Bunları içinden söyledikten sonra rahmetli annemin rahatsızlıkları bir iki sonra epey azalmış. Telefonda bir itiraf mahiyetinde bu müjdeyi bana şu şekilde verdi. “Oğlum, senin dediğini yaptım ve Allah, sancılarımı tahammül edecek dereceye kadar düşürdü, elhamdülillah.”

Cazip’ Teklif Karşısında Sessizliğe Bürünen Annem

Benim annem, belki kültürlü değildi ama dünyanın en misafirperver kadınıydı. Köyümüzde evimize kim gelirse gelsin, mutlaka misafirlerini ağırlamak isterdi. Bizim de hafta sonu ziyaretlerimizi dört gözle beklerdi. Ayrılık ona hep zor gelmiştir. Dönme hazırlığı yaparken, annem, eşime “Biraz daha kalsaydınız, yoğurtlu mantı da yapardım size…” deyince eşim ona şakadan şöyle cevap verdi: “Ya anne, böyle cazip tekliflerde bulunma, yoksa kararımızı değiştiririz ha…” Baktım anneciğim, üzgün bir hâl ile boynunu bükerek, birden sessizliğe büründü. Bir iletişim kazasının olduğunu hissettim ve anneme sordum: “Ne oldu ki anne? Eşim, sana ne dedi ki böyle hemen birden bozuldun?” “Oğlum, bana cazgır cazgır konuşma gibi bir şeyler söyledi, duymadın mı?” “Ya anne, o sana “cazgır” değil “cazip” dedi, yani demek istedi ki bize böyle tatlı tekliflerde bulunursan kararımızdan vazgeçip istediğin gibi biraz daha kalırız, dedi.” ‘Cazip’ kelimesinin anlamanı bilmeyen annem hemen yumuşadı ve “Ha öyle mi? Ya çocuklar beni affedin, ben ne bileyim, ben cahil bir kadınım işte, neyse, buna sevindim…” dedi. İşte bazen kaynana-gelin anlaşmazlıkları herhalde bu gibi iletişim kazaları da sebebiyet verebiliyor. Sıradanmış gibi görünen bu hatıralara hak ettiği güzelliği kazandırmanın neşesini şu anda yaşıyorum.

Hakkı Haykırmak İçin Ağaca Çıkmak İsteyen Annem

Bir hatıra daha var ki, bu da annemin nasıl yürekli ve cesur bir kadın olduğunu gösterir. Üniversitemden haksız yere atılmamdan dolayı en çok annem üzülüyordu. Haksızlıklardan oluşan bir dünyada gerçek kadar tehlikeli ve acı bir şey olamaz. Acı, bireysel olmaktan çıkar, bütün duyarlı insanları kaplar. Ben de anne babamın üzüntülerini gidermek adına bir keresine sakin bir lokantaya götürmüştüm. Bizden başka kimse yoktu restoranda. Çay faslına geçince televizyondan haberleri dinlemeye başladık. Erzurum’da AK Partinin düzenlendiği bir miting meydanında bir kadıncağızın bir ağaca çıkıp Tayyip Erdoğan ile görüşme istediğini haykıran bir haber izliyorduk. Annem bana sordu: “Ali, bu kadın neden ağaca çıkmış ve böyle bağırıyor?” Ben de kendisine subay olan eşinin haksız yere hapse atılmış olduğunu, bunu söylemek ve yardım istemek için Erdoğan ile görüşmek istediğini anlattım. Annem, o zavallı kadının Erdoğan ile görüşme sahnelerini görünce heyecanlı bir çıkışla fakat saf duygularıyla bana şöyle dedi: “Oğlum, bir öğren bakalım Erdoğan ne zaman Sakarya’ya gelecekmiş. Ben de ağaca çıkacağım ve senin durumunu bizzat ona anlatacağım…” Bu hatıra, belki bazılarına trajik-komik gelebilir ama bu hadiseyi hatırladıkça gözlerim nemlenir, çünkü annem beni görevime geri dönmemi göremeden bu çileli dünyayı terk etti…

Rüyalarıma Giren Annem

Kolombiyalı ünlü yazar Gabriel Garcia Marquez (1927-2014), “bütün insanların üç hayatı var” der. “Sosyal hayatı, özel hayatı ve gizli hayatı.” Doğrudur. Ama eksiktir. Benim bir de rüya hayatım var. Annem vefat edeli 2 yıl oldu ama rüyalarımda onunla hep beraberiz. Onu son gördüğümde âdete gökyüzünde uçan ikili beyaz bir kanepe üzerinde annesiyle birlikte güzel güzel sohbet ediyordu. Anneannem, beyaz başörtülü, genç ve güzel, yanında oturan annem de beyaz başörtülü belki de biraz daha genç ve çok güzel. Uzaktan seyrediyorum onların bu hoş hâllerini. Biraz tedirgin olarak anneme yaklaştım ve kendisine sordum: “Beni tanıdın mı anne, ben Ali?” “Aaa benim oğlum gelmiş” dedi ve beni sımsıkı bağrına bastı…” Bu gibi tatlı rüyalar sayesinde annemin ve onun annesinin berzah âleminde huzurlu olduklarına kanaat getirdim. Sadece güzel hatıralar değil sadık rüyalar da insana iç huzur verir, vesselâm.

KAYNAK: Mirat Haber




Editör: izzettin kömürcü

Bu haber 642 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÜLTÜR - SANAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Henüz anket oluşturulmamış.
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI